Yalnızlık zor şeydir..
Bazı
haftasonları yapacak hiçbir şeyi olmaz yalnızların. O günler ailelerin mutlu
birliktelik günleridir adeta. Henüz aile kuramamış ben gibiler için yapacak bir
şey olmadığında işkenceye dönüşür. Çalışma günleri aynı saatte uyanmanın
verdiği alışkanlıkla yatak bile batar, çok da geç olmayan bir saatte
kalkarsınız. Tv iyi gelmez, ev işlerini canınız istemez, bir iki kimseyi
arayacak olsanız ya ailecek kahvaltıya gitmişlerdir ya da beraber evde zaman
geçirme haklarını kullanıyorlardır, rahatsız etmek istemezsiniz. Kitap okumak,
film seyretmek içinizden gelmez. İster yağmurlu olsun, ister güneşli bir
güzelim pazar göz kırparken yalnızlık “ilk defa”ymış gibi ağır gelir. Ne kadar
alıştım deseniz de, tam olarak alışılmaz yalnızlığa.. Ama bir bakıma da
sınavdır bu, kendi kendine tahammül etme sınavı. Bu sınavı veremezsen eğer
başka hiçbir sınavı veremezsin. Öyle ya, insan kendine tahammül edemezken,
başka kime, nereye kadar tahammül edebilir? Teoman’ın dediği gibi “nasıl oluyor
vakit bir türlü geçmezken yıllar hayatlar geçiyor?” diye düşünür düşünür de
bulamazsınız.
Birkaç
gün önce annem ile kardeşim geldi beni ziyarete… 2 gün kalıp gittiler, bir dahaki
görüşme 1 ay sonra… Hepimizin kendi hayatları, kendi zorunlulukları, kendi
rutinleri var. Bir zamanlar 4 kişilik çekirdek ailemizin aslında ne kadar “kocaman”
olduğunu düşünüyorum şimdi kendi yalnız dünyamda… 4 kişi ne büyük bir
kavrammış, ne büyük ortaklıkmış. Hepimiz savrulduk başka başka yerlere… İnanın
her gidişlerinden sonra depresyona giriyorum. Kavuşmak ise başlı başına bir
bayram…. Bir nevi görüş günleri gibi….
Ağır
geliyor şu an herşey..
İşi
deliliğe vurdurup şu şarkıyı armğan ediyorum kendi kendime :
Tanrım
tek başına koyma kullarını…
Yalnızlığa
ancak sen dayanırsın !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder