Hakkımda

Uzun yıllardır yalnız birinin hikayeleridir bunlar. Kendinizden birşeyler bulmanızı dilerim.

18 Temmuz 2012 Çarşamba

Silivri'ye Mektuplar -4-


                                                                                                                                          17/7/12

Bizim için kendini ateşlere atan sevgili Tuncay Özkan’a…

Öncelikle bu kadar geç mektup yazdığım için özür dilerim. E-posta ve telefon mesajları gibi ulaşım araçlarına alışkanlığımız nedeniyle size mektupla ulaşabileceğim fikri taaa Balbay’ın “Gülümsemek Direnmektir” kitabını okuyana kadar aklıma bile gelmemiş. Olsun… Tüm düşüncelerine sonsuz güvendiğim ve dürüstlüğünden kendim kadar emin olduğum siz, Balbay, Soner Yalçın’a geç de olsa teker teker yazmaya karar verdim, umarım elinize ulaşır.

Geçtiğimiz hafta Can Dündar’ın Ergenekon’la ilgili ifade verdiğini yazdı gazeteler. Hatta kendi köşesinde de bu durumu anlatarak sizinle de duruşmada uzaktan selamlaştığını yazdı. “Durum nedir?” diye size sormuş, “Görüyorsun işte yatıyoruz, kepazelik” diye cevap vermişsiniz. Bunu okuyunca gülümsedim biliyor musunuz… Biz insan duygularını bu kadar güzel ve direkt anlatabilir. Sizin zaten oldum olası lafı döndürüp dolaştırmayan, deyim yerindeyse “maço” halleriniz bize o kadar güzel yansıyor ki.. Keşke elimizde olsa da birşeyler yapabilsek… Can Dündar bir de şöyle demiş : Balbay heyecanlıymış ama siz sanki ümidinizi kesmişcesine en arkada oturuyormuşsunuz.  Bunu duyunca o kadar üzüldüm ki… Sakın ümidinizi kaybetmeyin ! Bunu söylemek kolay biliyorum ama siz artık bir birey değil topluma mal olmuş bir öndersiniz, bir timsalsiniz. Bu nedenle içerden “sağlam” çıkmak zorundasınız, bizim için… Yapılacak çok işler olacak, yine güzel günlerde birlikte olacağız, tıpkı Cumhuriyet Mitingleri gibi, coşkumuz her yeri saracak. En azından böyle ümit etmek istiyorum…

Bütün bu olumsuzluklara rağmen, insan hayal ürünüdür ya, 3. yargı paketi kapsamında çıkacağınıza çok inanmıştım ama gördük ki… Neyse ümidimizi kaybetmiyoruz. Çünkü belki de istenen bu. İnancımızı, ümidimizi, mücadele yeteneğimizi kaybetmek, kaybettirmek! Velhasıl, şimdi gazeteler 27/7/12’de çıkacağınıza dair olasılıklardan bahsediyor. Dört gözle ve tüm kalbimizle bu günü bekliyor, sizler için dualar ediyoruz. 


Mektubun sonuna sevdiğim şiirlerden birini ekliyorum, umarım “umut” olur.

O Yolda
Geliyor sandığım gidiyor çıktı.
Başlıyor umduğum bitiyor çıktı,
Üstüne-üstüne gittim, ne gidiş
Altına-altına iniyor çıktı.

Uyu büyü dendi, düşüme gittim,
Haydi işe dendi, işime gittim,
Yaşa yaşa dendi, yaşıma gittim,
Yendiğim sandığım yeniyor çıktı.

Bozguna benziyor, saklasam olmaz,
Eskiye yeniden başlasam olmaz,
Yakıştırsam olmaz, yazmasam olmaz,
Maviye boyadım, baktım mor çıktı.

Sapsarı saçlarım vardı, aklaştı,
Anılar üstüste bindi yükleşti,
Bir büyük oyunun sonu yaklaştı,
Tüm yanan ışıklar sönüyor çıktı.

Gözümde bir ışık, çağırıyordu,
Beşikte bir çocuk, bağırıyordu,
Öyle bir düğündü, çan çalıyordu,
Gel çanı sandım git çalıyor çıktı.

Kimler kimler yoktu bizim kervanda,
Birer birer indi hepsi bir handa,
Savurduk sap saman biz bu harmanda,
Bir gidiş yoluydu, dönüyor çıktı.


Özdemir Asaf’ın bu güzel şiirinde dediği gibi; tüm “oyun”ların sonuna geldik. Işıkları söndürüp Atatürk’ün aydınlattığı yolda dönüşünüzü bekliyoruz, hissedebilmeniz dileği ile…

Hiç yorum yok: