17/7/12
Bizim
için kendini ateşlere atan sevgili Tuncay Özkan’a…
Öncelikle
bu kadar geç mektup yazdığım için özür dilerim. E-posta ve telefon mesajları
gibi ulaşım araçlarına alışkanlığımız nedeniyle size mektupla ulaşabileceğim
fikri taaa Balbay’ın “Gülümsemek Direnmektir” kitabını okuyana kadar aklıma
bile gelmemiş. Olsun… Tüm düşüncelerine sonsuz güvendiğim ve dürüstlüğünden
kendim kadar emin olduğum siz, Balbay, Soner Yalçın’a geç de olsa teker teker
yazmaya karar verdim, umarım elinize ulaşır.
Geçtiğimiz
hafta Can Dündar’ın Ergenekon’la ilgili ifade verdiğini yazdı gazeteler. Hatta
kendi köşesinde de bu durumu anlatarak sizinle de duruşmada uzaktan
selamlaştığını yazdı. “Durum nedir?” diye size sormuş, “Görüyorsun işte
yatıyoruz, kepazelik” diye cevap vermişsiniz. Bunu okuyunca gülümsedim biliyor
musunuz… Biz insan duygularını bu kadar güzel ve direkt anlatabilir. Sizin
zaten oldum olası lafı döndürüp dolaştırmayan, deyim yerindeyse “maço”
halleriniz bize o kadar güzel yansıyor ki.. Keşke elimizde olsa da birşeyler
yapabilsek… Can Dündar bir de şöyle demiş : Balbay heyecanlıymış ama siz sanki
ümidinizi kesmişcesine en arkada oturuyormuşsunuz. Bunu duyunca o kadar üzüldüm ki… Sakın
ümidinizi kaybetmeyin ! Bunu söylemek kolay biliyorum ama siz artık bir birey
değil topluma mal olmuş bir öndersiniz, bir timsalsiniz. Bu nedenle içerden
“sağlam” çıkmak zorundasınız, bizim için… Yapılacak çok işler olacak, yine
güzel günlerde birlikte olacağız, tıpkı Cumhuriyet Mitingleri gibi, coşkumuz
her yeri saracak. En azından böyle ümit etmek istiyorum…
Bütün
bu olumsuzluklara rağmen, insan hayal ürünüdür ya, 3. yargı paketi kapsamında
çıkacağınıza çok inanmıştım ama gördük ki… Neyse ümidimizi kaybetmiyoruz. Çünkü
belki de istenen bu. İnancımızı, ümidimizi, mücadele yeteneğimizi kaybetmek, kaybettirmek!
Velhasıl, şimdi gazeteler 27/7/12’de çıkacağınıza dair olasılıklardan
bahsediyor. Dört gözle ve tüm kalbimizle bu günü bekliyor, sizler için dualar
ediyoruz.
Mektubun
sonuna sevdiğim şiirlerden birini ekliyorum, umarım “umut” olur.
O
Yolda
Geliyor
sandığım gidiyor çıktı.
Başlıyor umduğum bitiyor çıktı,
Üstüne-üstüne gittim, ne gidiş
Altına-altına iniyor çıktı.
Uyu büyü dendi, düşüme gittim,
Haydi işe dendi, işime gittim,
Yaşa yaşa dendi, yaşıma gittim,
Yendiğim sandığım yeniyor çıktı.
Bozguna benziyor, saklasam olmaz,
Eskiye yeniden başlasam olmaz,
Yakıştırsam olmaz, yazmasam olmaz,
Maviye boyadım, baktım mor çıktı.
Sapsarı saçlarım vardı, aklaştı,
Anılar üstüste bindi yükleşti,
Bir büyük oyunun sonu yaklaştı,
Tüm yanan ışıklar sönüyor çıktı.
Gözümde bir ışık, çağırıyordu,
Beşikte bir çocuk, bağırıyordu,
Öyle bir düğündü, çan çalıyordu,
Gel çanı sandım git çalıyor çıktı.
Kimler kimler yoktu bizim kervanda,
Birer birer indi hepsi bir handa,
Savurduk sap saman biz bu harmanda,
Bir gidiş yoluydu, dönüyor çıktı.
Başlıyor umduğum bitiyor çıktı,
Üstüne-üstüne gittim, ne gidiş
Altına-altına iniyor çıktı.
Uyu büyü dendi, düşüme gittim,
Haydi işe dendi, işime gittim,
Yaşa yaşa dendi, yaşıma gittim,
Yendiğim sandığım yeniyor çıktı.
Bozguna benziyor, saklasam olmaz,
Eskiye yeniden başlasam olmaz,
Yakıştırsam olmaz, yazmasam olmaz,
Maviye boyadım, baktım mor çıktı.
Sapsarı saçlarım vardı, aklaştı,
Anılar üstüste bindi yükleşti,
Bir büyük oyunun sonu yaklaştı,
Tüm yanan ışıklar sönüyor çıktı.
Gözümde bir ışık, çağırıyordu,
Beşikte bir çocuk, bağırıyordu,
Öyle bir düğündü, çan çalıyordu,
Gel çanı sandım git çalıyor çıktı.
Kimler kimler yoktu bizim kervanda,
Birer birer indi hepsi bir handa,
Savurduk sap saman biz bu harmanda,
Bir gidiş yoluydu, dönüyor çıktı.
Özdemir
Asaf’ın bu güzel şiirinde dediği gibi; tüm “oyun”ların sonuna geldik. Işıkları söndürüp
Atatürk’ün aydınlattığı yolda dönüşünüzü bekliyoruz, hissedebilmeniz dileği
ile…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder