Hakkımda

Uzun yıllardır yalnız birinin hikayeleridir bunlar. Kendinizden birşeyler bulmanızı dilerim.

17 Temmuz 2012 Salı

G Noktası -3-


13/7/12
Bugün Cuma…
Senin ibadet günün olduğu için bugün buluşma imkanımız yok.
Ben mecburen yemeğimi yalnız yedim, sonra biraz şekerleme yapmak için gözlerimi kapatmış gibi yaparak aslında seninle sevişme hayalleri kurarken telefonum çaldı, irkildim. Arayan en yakın arkadaşımdı. Akşamki yemek planımızı ve senin karının burada olmayışından ötürü hissettiğim sevişme ihtimalimizi anlattım. Destek olup beni daha da gözü kara hale getireceğini beklerken (çünkü delinin tekidir) içinde bulunduğum gaflet uykusundan uyandırdı. “Sakın ha, o evli olmanın da ötesinde iki çocuk babası” dedi. O andan sonra toparlamaya başladım kendimi.

Oturdum ve düşündüm, eğer biz bunu yaşarsak :

Benim açımdan : Bilinçaltına ittiğin duyguları koyvereceksin, yaşayıp göreceksin…İlk başta sonsuz mutlu olacaksın ama yıllar sonra bile adın “gönül eğlencesi” olarak anılacak.

Karısı açısından : Anlamamasına imkan yok, kavgalar ve huzursuzluklar baş gösterecek ! Ardından bu duruma alışacak, susmayı tercih edip kabullenme moduna girecek. Çünkü terk edebilme ihtimali yok.

Koca açısından : Karısının kabullenip sustuğu dönemlerde inanılmaz bir vicdan azabı ile sarsılacak ve –gitgide bu çalkantıdan sıyrılıp huzuru herşeye tercih ederek –  karısına geri dönecek. Denenmiş bir film senaryosuydu bu, hiç fire vermemiş !

Bebekler açısından :  Bebekler henüz bunları anlayamayacak kadar küçük olsalar da, evde babanın eksikliği ve /veya ilgisizliği nedeniyle zor anlar yaşayacaklar. Baba güvenini alamayacaklar. İleride kişiliklerine nasıl etki edeceğini bekleyip görmek gerekecek.

Hayatta her şey, geç kalınmış kararlar ve yaşanamamış aşklar bile bir bebeğin ruh sağlığından, bir eş’in bedduasından, hayata güvensizliğinden daha önemli değildi! Ülkemde ne kadar masumsan o kadar suçlusun çünkü !


Herkes açısından yaşanabilecekleri düşünüp kendimi o kadar korkutmuştum ki  bir ara yemeği iptal etmeyi bile düşündüm. Sonra utandım kendimden, “sadece bir yemek ya, bu kadar büyütme” dedim, üstelik sana “hayır” demek kolay mıydı? Evde olmayı tercih edebilme ihtimaline karşılık planı ben yapmak istedim ve seni sahilde bir yere davet ettim. Hatta iş çıkışı beraber gitmek üzere de anlaştık. Yolda eşin aradı ve sen yalanları sıraladın. Oysa o kadar kötü hissediyordum ki kendimi bunlara sebep olduğum için ama bir yandan da senden vazgeçmeyi yediremiyordum kendime. Neyse yol boyunca  konuştuk oradan buradan, yine inanılmaz iyi geçti seninleyken vakit… O kadar çok güldüm ki seninleyken kahkahalarım ortalığı çınlattı. En son ne zaman bu kadar çok güldüm bilmiyorum, muhtemelen yine seninleykendi !

Yemekte birbirimizin karşısına değil yanına oturduk ve gitgide sanki yakınlaşıyorduk. Sahilde yürüdük, ben bekledim beni orada sıkıştırmanı, gönüllüydüm aslında tüm olacaklara ama yapmadın ! Sonra kumlara oturup birbirimizin gözlerinin içine baktık, sen benim tenime değdin, ben kendimi çektim. Ne zordu bilsen için erirken kendini bir adamdan alıkoymaya çalışmak… “Zararlı seçimler” yapmamak adına evlere gitmek istedin. Benim evime geldiğinde kendini yukarı davet ettirdin, çok korkuyordum olacaklardan, deprem başlarsa hasar büyük olacaktı. Söz verdin bir şey yapmayacağına. Geldiğinde çekimimiz daha da arttı. Ne zor insanın teniyle değil de gözleriyle sevişmesi… Kötü bir şey olmaması için çok tuttum kendimi, sırf bebeklerin için… Kalmanı istedim, kendine güvenemeyeceğini söyleyip gittin. O gün ikimiz için de en zor sınavdı… Kim ne derse desin; ne anadolu lisesi, ne fen lisesi, ne zorlu matematik sınavları, ne edebi sözlüler, ne üniversite, ne yüksek lisans bitirme, ne işe alınma, ne proflar önünde sunum yapma, hepsini koy bir kenara, teninle verdiğin sınav gibisi yok, olmayacak da !
Fondaki şarkı Ajda'dan Bir Günah Gibi...

Bir sayfa kopuyor zamandan
Ayrılırken sen yanımdan
Bu aşkın daha en başından
Korkuyordum ben sonundan
Bir günah gibi gizledim seni
Kimse görmedi seninle beni
Ağlarken içim güldü gözlerim
Bir günah gibi gizledim

Hiç yorum yok: