13/7/12
Bugün Cuma…
Senin ibadet günün olduğu için bugün buluşma imkanımız yok.
Ben mecburen yemeğimi yalnız yedim, sonra biraz şekerleme
yapmak için gözlerimi kapatmış gibi yaparak aslında seninle sevişme hayalleri
kurarken telefonum çaldı, irkildim. Arayan en yakın arkadaşımdı. Akşamki yemek
planımızı ve senin karının burada olmayışından ötürü hissettiğim sevişme
ihtimalimizi anlattım. Destek olup beni daha da gözü kara hale getireceğini
beklerken (çünkü delinin tekidir) içinde bulunduğum gaflet uykusundan
uyandırdı. “Sakın ha, o evli olmanın da ötesinde iki çocuk babası” dedi. O andan
sonra toparlamaya başladım kendimi.
Oturdum ve düşündüm, eğer biz bunu yaşarsak :
Benim açımdan : Bilinçaltına ittiğin duyguları
koyvereceksin, yaşayıp göreceksin…İlk başta sonsuz mutlu olacaksın ama yıllar
sonra bile adın “gönül eğlencesi” olarak anılacak.
Karısı açısından : Anlamamasına imkan yok, kavgalar ve
huzursuzluklar baş gösterecek ! Ardından bu duruma alışacak, susmayı tercih
edip kabullenme moduna girecek. Çünkü terk edebilme ihtimali yok.
Koca açısından : Karısının kabullenip sustuğu dönemlerde
inanılmaz bir vicdan azabı ile sarsılacak ve –gitgide bu çalkantıdan sıyrılıp
huzuru herşeye tercih ederek – karısına
geri dönecek. Denenmiş bir film senaryosuydu bu, hiç fire vermemiş !
Bebekler açısından :
Bebekler henüz bunları anlayamayacak kadar küçük olsalar da, evde
babanın eksikliği ve /veya ilgisizliği nedeniyle zor anlar yaşayacaklar. Baba
güvenini alamayacaklar. İleride kişiliklerine nasıl etki edeceğini bekleyip
görmek gerekecek.
Hayatta her şey, geç kalınmış kararlar ve yaşanamamış aşklar
bile bir bebeğin ruh sağlığından, bir eş’in bedduasından, hayata
güvensizliğinden daha önemli değildi! Ülkemde ne kadar masumsan o kadar
suçlusun çünkü !
Herkes açısından yaşanabilecekleri düşünüp kendimi o kadar
korkutmuştum ki bir ara yemeği iptal
etmeyi bile düşündüm. Sonra utandım kendimden, “sadece bir yemek ya, bu kadar
büyütme” dedim, üstelik sana “hayır” demek kolay mıydı? Evde olmayı tercih
edebilme ihtimaline karşılık planı ben yapmak istedim ve seni sahilde bir yere
davet ettim. Hatta iş çıkışı beraber gitmek üzere de anlaştık. Yolda eşin aradı
ve sen yalanları sıraladın. Oysa o kadar kötü hissediyordum ki kendimi bunlara
sebep olduğum için ama bir yandan da senden vazgeçmeyi yediremiyordum kendime.
Neyse yol boyunca konuştuk oradan buradan,
yine inanılmaz iyi geçti seninleyken vakit… O kadar çok güldüm ki seninleyken
kahkahalarım ortalığı çınlattı. En son ne zaman bu kadar çok güldüm bilmiyorum,
muhtemelen yine seninleykendi !
Yemekte birbirimizin karşısına değil yanına oturduk ve gitgide
sanki yakınlaşıyorduk. Sahilde yürüdük, ben bekledim beni orada sıkıştırmanı,
gönüllüydüm aslında tüm olacaklara ama yapmadın ! Sonra kumlara oturup
birbirimizin gözlerinin içine baktık, sen benim tenime değdin, ben kendimi
çektim. Ne zordu bilsen için erirken kendini bir adamdan alıkoymaya çalışmak…
“Zararlı seçimler” yapmamak adına evlere gitmek istedin. Benim evime geldiğinde
kendini yukarı davet ettirdin, çok korkuyordum olacaklardan, deprem başlarsa
hasar büyük olacaktı. Söz verdin bir şey yapmayacağına. Geldiğinde çekimimiz
daha da arttı. Ne zor insanın teniyle değil de gözleriyle sevişmesi… Kötü bir
şey olmaması için çok tuttum kendimi, sırf bebeklerin için… Kalmanı istedim,
kendine güvenemeyeceğini söyleyip gittin. O gün ikimiz için de en zor sınavdı…
Kim ne derse desin; ne anadolu lisesi, ne fen lisesi, ne zorlu matematik
sınavları, ne edebi sözlüler, ne üniversite, ne yüksek lisans bitirme, ne işe
alınma, ne proflar önünde sunum yapma, hepsini koy bir kenara, teninle verdiğin
sınav gibisi yok, olmayacak da !
Fondaki şarkı Ajda'dan Bir Günah Gibi...
Bir sayfa kopuyor zamandan
Ayrılırken sen yanımdan
Bu aşkın daha en başından
Korkuyordum ben sonundan
Bir günah gibi gizledim seni
Kimse görmedi seninle beni
Ağlarken içim güldü gözlerim
Bir günah gibi gizledim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder