Ben severim, tarzını, şarkılarını, sahne duruşunu…
Söyleye söyleye bitiremediğim, şarap gibi yıllandırdığım şarkılarını…
Bir “rüzgar gülü”yümdür ben aslında.
Yaz gününde bile çok üşüyebilen ve sık sık ölümü de düşünen…
Evimin yolunu unuttuğum zamanlar olur tüm iç kanamalarımın sarhoşluğunda…
Ya da bazen kayıp bir bavul olurum havaalanında…
Terk edilişimi en iyi anlatan cümledir “boş bir yüzme havuzu olmak sonbaharda…”
Çizgilere basmadan yürümeye çalışan insanlar da olduğunu anlarım benden başka….
Üniversite yıllarımın asiliğinde “özgürlüğü seçmek, başka vücutlar sevmek, bir şehri tam kalbinden vurup gitmek vardır aklımda, bir yağmur çok uzaklardan çağırır…”
Sevip de söyleyemediğim aşklarımdır… Geçerken sessizce, gemilerin kalktığı yüreğimden gizlice…
Kısacık kestirdiğim saçlarımla papatya’dır..
İki yabancıdan biriyimdir bazen, güzeli çirkin yapmaktan çekinmeyen…
Ya da tercih yapmanın noktasında düşünen “bir şey sevmeye değerse ölmeye de değer mi?”diyen…
Olmayacak bir aşkın ortasında ağzımdan çıkıverir, “bana öyle bakma, anlayacaklar.. İkimize karşı bu dünya bizi anlayamayacaklar”...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder