Önce…
Hayatın bana armağanıydın sen. En çaresiz anda gelen, en çok kabullenilen, vazgeçilmeyen…
Sonra…
Hayat, sana hissetiklerimi senin gerçeğinle yüzleştirirken aslında sana ne kadar çok anlam yüklemiş olduğumu fark etmeye başladım. Gerçeği her anlayışımda seni bir kez daha savunmaya başlıyordum bana karşı… Benliğim; duygu ve düşüncelerimin sen çağlayanında boğuluyordu hep…
Neden sonra kendi başlattığından kendin vazgeçtin… Topraklarım çatladı… İçimdeki ağaçlar kurudu… İçimin suları çekildi… Kuruttun kuruttun, taaa küçük bir birikintiye dönüştürdün o coşkularımı…
Şimdi…
Biz seninle haritada artık hiçbir nehrin kavuşturamayacağı, iki küçük su lekesi…
Ne eskisi gibi ağaçlarım var, ne coşkum… Bahçelerim solgun, heveslerim yorgun…
Gelecek…
Eskisi gibi ya da değil… Mutlu veya mutsuz.. Sensiz fark eder mi?
En acısı da; bunları hak etmiyorsun değil mi? Hak edecek biri gelir mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder