Ben takıntılı bir insanım. Durduk yere değil ama takıntılarım, sebep olanlar vardır, dikkat çekenler vardır, algıda seçiliciliğim bundandır… Araba markaları ve kullanan kişilerle bir ilişki kurarım yollara boş boş bakarken. Tanımadığım insanların kişilikler hakkında tahminde bulunmaya çalışırım, tanıdığım insanlardan yola çıkarak… Dacia markası cimri insanların tercihidir. Renault clio, bir zamanların orta direk Tofaş Şahin’idir. Hyundai ise Doğan görünümlü Şahin’e tekabül eder. Ford, ortanın bir üstü ama yine de kazancı servete dönüşmemiş grubundur. Honda”küçük” patronlarındır, BMV ve Mercedes ise büyüklerin… Yanınızdan geçerken selektör yapsa usulca kenara çekilirsiniz, ağır abidir arkadan gelen ve her daim acelesi vardır.
Tüm bunların yanında bir Alfa Romeo markası vardır ki 500 metre öteden, gelişinden tanırım bu ifadeyi : Aileden zengin olmayıp da şu an itibarı ile piyasanın üzerinde gelir seviyesine sahip ve yaş ortalaması olarak 20-35 arası diyebileceğimiz kesimin” tayyaresi”dir bu ! Herkese karşı bir “elit kesim” mücadelesi vardır içten içe ve eğreti biçimde! Sahiplerinin tek eşli olmadığı kanısı kuvvetle muhtemeldir zira marka “başkasına hava atma” markasıdır, “bak bebeğim para bende” alt mesajıdır.
Gıcıklığım bundandır! Özellikle büyükşehirlerin hızlı ve zengin serserilerine bu söylediklerim; araba ile sınıf gösterme çabasına girişenler, gün gelir pompalanmış yaşam tarzı içinde afallayıverir! Çünkü alışmadık bünyede don, biraz zor şekillenir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder