Profilimi okuduysanız görmüşsünüzdür ben çok uzun süredir yalnız biriyim. Bir zaman geçip de arkadaşlarınızın değil evlilikleri, çocukları bile olunca size patlatıyorlar :
- Eee, sen daha ne kadar bekar kalacaksın?
- Yok mu daha biri?
- Bulamadın mı?
- Bu gidişle evde kalacaksın !
- Evlenmeyi düşünmüyor musun?
- Birileri ile tanıştırılmayı ister misin?
- Bu saatten sonra fazla inceleme, boşanmış- çocuklu artık kısmet ne yaparsın !
Bu saçmalıklara karşı verecek- saçma da olsa- cevabınız yok. Çünkü bunların cevabı yok. Neden mi? (yukarıdaki sorulara ithafen aynı sırada cevaplanmıştır)
- Bilmem, “öylesine” olmayan biri olana kadar.
- Yok, olsa saklayacak bir engelim mi var gibi görünüyor?
- Bulmak mı? Ne kaba oldu!!!
- Evde kaldım zaten, hatta evde hala yalnız kalıyorum.
- Düşünsen ne olacak? Önemli olan icraat…
- Hayır. Buna “evet” diyecek bir babayiğit görmedim zaten. Gerçekten yol yordam sahibiysen tesadüf havası katarsın bize haber vermeden !
- Ya severim sevmem, bulurum bulmam… “Kör gözüme” der gibi ilk gelene atlayayım mı?
Neyse bütün bunlara karşı kibarca verilen savaşta bir de teşhis ekleyiverirler : Sosyalleş azıcık ! Zaten haftanın 3 günü dışarda olan birisi olarak daha nasıl sosyalleşeceğim bilmiyorum ya… Anlatmaya kalksan anlamazlar, “illa bara diskoya girmek lazım” derler, “yan masayı kesmek lazım” derler. Pardon ama yaşım 18 değil hani yan masayı kesecek kadar, ben arkadaşımla sohbet ediyorum ya.. Üstelik artık her gece her gece bar disko havalarında da değiliz zaten. Eğlenecek olaylarımız değil, konuşacak olaylarımız daha fazla !
Ne derseniz deyin, bu yargıları yıkamazsınız. Sonunda öyle bir hal alır ki, siz bile inanmaya başlarsınız “aaa evet ben de ne asosyalim” ayaklarına. İşte tam da böyle bir anımdı ! Bir hobi yaratmak adı altında ve daha da önemlisi bunu cümle aleme yayarak “”hey millet bakın artık ben sosyalim” diyerek sorulardan ve yargılardan biraz olsun kurtulmak için resim kursuna yazıldım. Resim benim hayatta hiçbir zaman başarılı olamadığım konu ve çöp adam bile çizemem yani… Ama amaç başarısızlığın üzerine gitmek değil mi zaten? Yes …
Tanımadığınız bir ortama yalnız girmesi bile bir saatten sonra tuhaf. Herkes sevgilisi ya da arkadaşı ile geliyor, sen orada bile teksin. Ama yılmak yok, sosyalleşeceğiz !
Neyse ilk derse geldik, kocaman da bir resim defteri aldım ki yapa yapa bitiremeyeyim diye… Başladık hocanın anlattıkları doğrultusunda çizmeye.. Tabii karşı da vazo var, benim çizdiğim kavanoza benziyor, hoca gelip çizgileri, oranları ayarlıyor. Bir de üstüne üstlük “böyle mi görüyorsun?” diyor. Hayır hocam görmem de problem yok da işte parmaklarımda problem var, gördüğünü aktaramıyor kağıda. Hani ben de bu sorun için gelmiştim zaten, adı üstünde hobi, zorunluluk 0 ! Hoca diğerlerine bakıyor, aferinler çekiyor, bana geliyor ben hoppp bitirmişim resmi. Baştan başlattırıyor, öyle çabucak resim çizilmezmiş. Resim sabır meselesiymiş. İyi de ne sabrı ya, ben hobi için geldim, üstelik birinci ders yani, benim sabrım taşıyor !!! Bu arada paralı iç mimarlık okuyan zengin züppelerinin ooohh yeaaa tavırları arasından autocad programına daldı hoca.. ben sıkıldım ama 5 saattir aynı vazoyu kavanoz gibi çizmekten, azıcık burayla da ilgilensek, nasıl çizilir anlatsak? Baktım tuhaf tiki tavırlar devam etmekte ve haftanın tatil olan tek günümde beni biri zincirliyormuş hissi yavaş yavaş gelmekte, satarım uleeeen anasını deyip (tabii içimden) bir bahane ile vaktinden önce çıktım. Çıkış o çıkış, verdiğim bir aylık kurs parası da yandı, ayakları havada olan bu heves sürrealist bir deneyim olarak tarihte yerini aldı:)