Hakkımda

Uzun yıllardır yalnız birinin hikayeleridir bunlar. Kendinizden birşeyler bulmanızı dilerim.

10 Nisan 2012 Salı

Bir Ankara Görücüsü -1-

30’lu yaşlara gelmiş her bekar kızın başına en az bir kere gelebileceği türden bir görücü usulü tanıştırılma vakası, kısa bir süre öncesinde bende de vuku buldu. Gerçekten böyle tanışmalardan sağlıklı evlilikler, sağlıklı ilişkiler çıkabileceğini düşünmemekle ve bugüne kadar gelmiş teklifleri savma başarısını göstermekle birlikte komşu teyzelerin “bu sefer sende bir sorun var , lezbiyen misin?” türünden sorunlarından kurtulmak için işi kendim halletmeye karar verdim.  

(Bu arada lezbiyen değilim, hala – ısrarla – bu kadar acıya rağmen nasıl olduğunu bilemeyerek erkekleri  tercih ediyorum:)) Nasılsa birkaç yazışma sonra cevap vermem ya da en fazla telefonunu meşgule atarım ve başımdan savarım diye düşündüğüm bu kişi yavaş yavaş frekansıma yaklaştı.
İlk başta saf ve salak boyutunda olduğunu düşündüğüm bu “er” nesline karşı gardımı sıkı almıştım ve her yönden gelecek saldırılara hazırlıklıydım fakat sonra sonra koruma kalkanlarımı indirdim ve “yok ya bu yapmaz” demeye getirdim. (Kişisel not : erkeklerin aynı olmadığını düşünmekle hata burada başlıyor !)
Yazışmalar gitgide mesajlara döndü, 15 yaşında bebeklerin yaşadığı türden “günaydın”,” iyi geceler”, “yemek yiyorum”, “işe gidiyorum” şeklinde zırt pırt her  durumu  haber  vermeler  beni  içten içe mutlu mu ediyordu ne? Oysa bugüne kadar bu şekilde olan vıcık vıcıklıklara hep “ıyyy” olarak bakmış olan ben bunu nasıl olur da kendimde masumlaştırırdım? (Kişisel not : hata burada yavaş yavaş yol alıyor…)
Maildi, mesajdı derken yetinmek bilmeyen kadın ırkı  temsilcisi ben, baskı ve şiddet ile cesaretten yoksun “er” neslini kendini aratmaya mecbur etti ve ilk konuşmada “ses tonu etkilenmesi” denilen olayın tamamen romantik komedilerde olduğunu deneyimledi. Genizden, lehçeli bir konuşma ve ne diyeceğini bilememenin verdiği salaklıkla aynı soruları beş defa tekrarlamasının ardından telefonu sağsalim  kapatma becerisini gösterdik. (Kişisel not : daha o zaman bunun olurunun olmadığını anlamıştım ama insanları ses tonuna göre değerlendirmemek lazım deyip kendimi avuttum. Bir de evet, aynı soruyu beş defa tekrarlamış olabilirdi ama nerde benim pembe gözlüklerim?)
Devamı yarın…

Hiç yorum yok: