Bugün Neşet Ertaş’ın toprağa verildiği gün…
Gazetelerde onunla ilgili bir sürü yazı…
Yazıya gerek yok, onu bana tanıtan babam var aslanlar gibi…
Şu anda Neşet Ertaş’la aynı dünyada olduğuna, onu
karşıladığına inandığım…
Ben bu dünyadan size türkülerle eşlik ediyorum tüm kalbimle….
“Usandın bu canımdan
amman aman” diye diye arkanızdan özlemlerime gözyaşlarımı ekliyorum…
Hatıralarımı bir bir çıkarıp zihnimden bağlamanın telleriyle
yad ediyorum.
Kadehimi babamın
şerefine vuruyorum diğer bardağın “çın”
sesine… yalnızlığıma, babama, neşet
ustaya, ölümlere, türkülere, terkedenlere, sevmeyenlere, sevenlere, uzak
kardeşlere, taraflı annelere, yalnız – yapayalnız yıkılan hayallere, “yalan
dünyalara” içiyorum…
Fincanın etrafı şu an yeşil…
Babam kulaklarımda, gözlerimde, sazın tellerine vuruyor didimde…
Üzerinde yeşil bir kolsuz t-shirt…damarları şişe şişe "at
kolun kolların boynumdan aşır" diyor…
Arayı titreterek çalıyor o güzelim küçücük elleriyle, öptüğüm kurban olduğum elleriyle… sonra bana
bakıp “şimdi” diyor. Ben giriyorum türküye:
fincanın etrafı sarı ağlarım
sızlarım ben zarı zarı…
Rakının verdiği cesaretle babamın doldurmuş olduğu kasedi
arıyorum yarım saattir ama yok. Kaç senedir
onu dinleyebilecek cesaret arıyordum, bir şişe rakının ardından geldi cesaret
ana bu sefer kaset yok. Sanırım arabada bıraktım.
Yine ondan bir hatıra.. Bu toprağın sesleri Devrim Kaya…. "Bana
gelsen ölür müydün acından"…
Yeşil ördek gibi dalım göllere, sen düşürdün beni dilden
dillere..
35lik bitmek üzere…. O güzel dudaklarını büküp “ne sen beni
unut ne de ben seni diyor” türküde babam….
Adaletin bu mu dünya..
Ne mal verdin ne yar verdin dünya..
İyileri öldüren dünya…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder