Hakkımda

Uzun yıllardır yalnız birinin hikayeleridir bunlar. Kendinizden birşeyler bulmanızı dilerim.

25 Ocak 2013 Cuma

Kukla


                                                                                                                                              24/01/2013

İçimde bir fırtına var bastırmaya çalıştığım… Depresyonun tam da ortasında mıyım yoksa eşiğinden yırtmaya mı çalışıyorum anlayamıyorum.
Konu; babamdan sonra özgürlükleri arasında sapıtan annem… Şu aralar annemi eskisi kadar sevmiyorum, sevmeyi bırak nefret boyutundayım. Görecek gözüm yok ancak nedense kabul etmek istememe rağmen gelmek konusunda ısrarlı davranıyor.
Bu durumun üç sebebi var  :

1_ Her zaman olan ve benim bir şekilde aldırış etmediğim evlat kayırmacılığın, en son kardeşimin beni ziyarete geldiği dönemde artık çekilemez noktaya gelmesi. Çünkü yaklaşık olarak 3 aydır beraber kaldığım annem, yalnızken çok sevimliyken, kardeşim geldiğinde beni üvey yerine koyup sürekli buyruklar yağdırıyor. Bunun sebebini ya da neden birimizin tercih edilmesi gerekliliğini hiçbir zaman anlayamamakla beraber artık bu durumuna isyan ediyorum zira bardak taştı. Örneğin, ben kardeşime gitsem o işten geldiği için benim işleri yapmamı salık veriyor, ama ben işten geldiğim zaman sen kalk yap onlar “misafir” diyor. Ya da bir başka örnek; ben kardeşime gittiğim zaman arabayla ilgili bir mevzu geçmezken o buraya geldiğinde “arabayı verirsin” diye talimat yağdırması var. Sorun araba ya da iş yapma ya da misafir olması sorunu değil. Bunları annem söylemeden de ben yaparım, ama annem sanki ben tam tersini yapıyormuşum gibi salık verince dengelerim şaşıyor. Çünkü zaten ben böyle yapıyorum, bunun söylenmesine ne gerek var? Ya da söyledin diyelim diğerine yüklenmeye ne gerek var? Benim eve geldiğim saatler problemlerin açıldığı saatler oluyor. Ağzımı açsam, kavga edilmesi durumu var ki, bunun neden olduğunu hala çözemedim. Kardeşimle yalnızken problem olmayan şeyler, annem varken probleme dönüşüyor çünkü annem terazinin dengelerini bozuyor. Bu durumun babamdan sonra daha da belirginleşmesi ise başka bir sebep. Zira babam varken annem pek kıpırdayamazdı, şimdilerde ise bizi yalnız bırakmıyor. Babamın set olması durumu bitince annem çağlayana dönüştü ve beni boğuyor.

2_ Annemi aslında hep sevmişimdir, bugüne kadar olan düşüncelerine tecrübelerine değer vermişimdir. Benim iyiliğimi isteyecek ilk kişi olduğuna inanmışımdır. Bu gerçekler tabii ki su götürmez ama bunların yanında bir yan etki daha ortaya çıkıyor ki, ne yazık ki tüm bunları yaparken beni kuklaya dönüştürmüş. Bunu çok geç fark ettiğim için, geçen zamanlara çok acıyorum. Zamanı geriye alabilsem ilk af dileyeceğim kişi ilk sevgilim Ab…  olurdu. Zira benim de onunla pek anlaşamadığım noktalar vardı ama soruları ile kafamı yıkayan, benim içimdeki şüpheleri büyüten ve ayrılmamızı körükleyen kişinin annem olduğunu fark etmek çok acı… Diğer yandan arada olanları geçelim, en son hayatıma giren kişinin annem yüzünden bozulması ise başka bir acı tablo. Anneme “sus” dediğim zamanlarda susmayıp garip bir şekilde ağzının esiri olduğu içindir ki, büyü bozuldu ve ben kesin gözüyle baktığım insana arkamı dönmek zorunda kaldım. Aslında ikimiz arasında küsüp barışmayla sonuçlanabilecek bir olay, annemin ağzından çıkan laflar nedeniyle geriye dönülemez bir hal aldı. Yani annem benim hayatıma ilk giren insanı da son giren insanı da çıkartmayı başardı.

3_ İkinci şıkka ilaveten kendi hatasını anlayıp beni serbest bırakmak yerine bana yeni koca adayları bulma konusundaki çabasını da es geçmemek lazım. Beni gereğinden fazla bir biçimde evde kalma durumuna soktu. Ben ölürsem yalnız kalacaksın deyip deyip giriştiği çabalar beni hüsrana sürüklüyor. Bunun son örneği M....

Tüm bu sorunların birleşimi içimde bir volkana dönüştü. Habersiz gelişleri, beni itip kakışları, bana koca bulmaya çalışmaları ya da hayatıma giren kişileri bir şekilde berbat etmeleri ile annem sınırı aştı. Üstelik ben yine de bunları tolere ederken, kendisinin bana bir laf arasında “ben evlenmek istesem kimse bana karışamaz” demesi beni şoka soktu. Evet, bu doğru, kimse kimseye karışamaz ama ben henüz gençliğim başındayken bu kadar güvenemiyorum, senin dediklerine önem veriyorum. Veriyormuşum ! Dememişim hiç, “ben özgür bir insanım, evlenmek istersem kimse karışamaz” Yazık bana ! Gerçekten yazık, bugün kadar kaybettiğim zamanlar ve adamlar için…

Ama zararın neresinden dönülse kardır, bundan sonra 31 yaşımda en azından annem yokmuş gibi davranıyorum ve cumartesi günü psikoloğumla randevumdan sonra barlarda dağıtıyorum.
Haa bu akşam ki zorla ziyaretinin ardından tabii kendisini boğmazsam ya da o beni boğmazsa:)
Yarına sağ kalırsam ne olduğunu da yazarım. 

Hiç yorum yok: