Hakkımda

Uzun yıllardır yalnız birinin hikayeleridir bunlar. Kendinizden birşeyler bulmanızı dilerim.

2 Ağustos 2012 Perşembe

Silivri'ye Mektuplar -6-


        01/8/12
Kendini bizim için ateşlere atan sevgili Tuncay Özkan’a…
Bugün yeni bir ayın başlangıcı ve ben bu yeni aya ümitlerimi koruyarak (her ne kadar, geçtiğimiz hafta yapılan son duruşmada 3.Yargı Paketi kapsamında serbest bırakılmamanız bizi derinden etkilese de…) girmek istiyorum. Çünkü ben de kendi hayatım ve ülkenin gidişatı ile ilgili moral bozukluğu yaşarken dün beni inanılmaz mutlu edecek bir olay oldu : Balbaydan bana mektup geldi. Siz, hücrede mektuplara nasıl seviniyorsanız, biz de sizler gibi büyük adamlardan mektup alınca aynı duyguyu, coşkuyu yaşıyoruz. Benim için tarifi imkanız bir mutluluktu, inanın gözlerim doldu, ellerim titredi. Defelarca okudum mektubu… Balbayın o değerli zamanından bana ayırıp da yazması benim umudumu yeniden kazanmama sebep oldu.. Umarım sizden de birgün bir cevap alma şansına erişirim:)
Size bir itirafta bulunayım mı? Balbay’a gayet samimi ve akıcı bir şekilde yazarken size gelince benim aklım kesintiye uğruyor. Halbuki ikinizi de çok severken nasıl oluyor da duygularımı ifade etmekte zorlanıyorum, anlayamıyorum. Örneğin, Balbay’a bugüne kadar 4 mektup yazdım. Size bu ikinci mektubum. Ona sayfaları kolayca doldurabiliyorum; sizde  kilitleniyorum. Bunu çok düşündüm inanın, sebebi nedir diye… Sanırım kişilikleriniz nedeniyle. Biraz güldüreyim sizi, sizin o meydanlardaki ellerinizi kollarınızı sallaya sallaya yaptığınız konuşmalar – meydan okumalar  (tabir-i caizse maço tavırlarınız) beni bilinçaltında inanılmaz korkutmuş:) Sanki size yazarken öğretmenimle sözlüdeymiş gibi diken üstünde oluyorum. Şimdi bir yerden çıkıp o gür sesinizle “ne yapıyorsun, böyle olur mu?” diye soracaksınız gibi geliyor. Balbay -tv’den bize yansıdığı kadarıyla- mülayim birisi olduğu için onunla daha rahat yazıştığıma karar verdim. Siz şimdi kendinizi kötü hissetmeyin sizden kötüleri de varJ Mesela Soner Yalçın ! (Bu arada oda arkadaşınız Barış Bey -Terkoğlu mu Pehlivan mı karıştırıyorum ben onları-, çok çok selamlarımı iletin) Soner Yalçına inanılmaz hayran ve kitaplarının sıkı takipçisi olduğum halde ona daha bir mektup bile yazamadım. Ondan sizden çekindiğimden daha daha çok çekiniyorum. Siz benim gözümde lisedeki tatlı sert öğretmenimseniz, o bana üniversitedeki proflarım kadar uzak:) Ama ne olursa olsun, size olan çekingenliğimi yeneceğime inanıyorum. Size daha rahat ve daha uzun mektuplar yazacağımı düşünüyorum.  Umarım birgün Soner’e de yazma cesaretini gösterebilirimJ
Son olarak web sitenizden sizi ve haberlerinizi takip ediyorum. Balbayın da web sitesi açıldı ama sonra kapandı. Çöktü mü, çökertildi mi bilmiyorum, bu konuda tübitak raporlarını bekliyoruz:) Sizin siteniz sapasağlam yoluna devam ettiği için sizi kutluyorum, teşekkür ediyorum.
Kısmetse 22-24 ağustosta yıllık izine çıkacağım ve İstanbula gelmeyi planlıyorum. Eğer gelirsem mutlaka ama mutlaka Silivri’ye sizin yanınıza uğramak istiyorum. Bunun için prosedür nasıl işler araştırıyorum. Ne kadar korksam da sizden, umarım karşılaşma cesaretini gösterebilirimJ Sizi çok çok seviyorum Tuncay Ağabeyciğim, nolur kendinize dikkat edin. Umutlarınızı her daim koruyabilmeniz ve bir an önce dışarı sapasağlam çıkabilmeniz dileğimle…
Mektubuma bir şiirle son vermek istiyorum. Hicivin en güzel örneklerinden biri ile, biraz olsun yüzünüzü gülümsetebilmek dileği ile…

Salla Başı Al Maaşını

Ey inleyen zavallı bulmuşsun kırk yaşını
Kazanmak istiyorsan bu hayat savaşını
Yemelisin hakikat denen zehir taşını

Ne derlerse hu deyip hemen salla başını
Gerdan kır belini bük, her ay al maaşını

Tatar ağası gibi öyle dolaşma yaya
El oğluna baksana ne ar kalmış, ne haya
Sen de bulup bir dayı hemen arkanı daya

O ne derse hu deyip hemen salla başını
Gerdan kır belini bük, her ay al maaşını

Kör kadıya şehla de, incitme düztabanı
Düşküne ver nasihat, kodamana arkanı
Zengin ol, sen de aşır her dağdan arabanı

Tekerine taş korlar sallamazsan başını
Dilini tut uslu dur, her ay al maaşını

Bir kalantor görünce yerlere kadar ğil
El pençe ol, divan dur, bu şerefsizlik değil
Uşaklığı meziyet, riyayı fazilet bil

Kim ne derse hu deyip hemen salla başını
Gerdan kır belini bük, her ay al maaşını

Şeflerle iyi geçin, amirle bul arayı
Azıcık sen de öğren dalgayı, dubarayı
Bırakıver kanasın vicdan denen yarayı

Ne derlerse hu deyip hemen salla başını
Gerdan kır belini bük, her ay al maaşını

Köpeklerle boğuşma, tepişme hiç katırla
Hamamda kavga olmaz sütübozuk natırla
Kulağına küpe yap, bu sözümü hatırla

Kim ne derse hu deyip hemen salla başını
Gerdan kır belini bük, her ay al maaşını

Diyorlar ki taç bile baş eğilmezse konmaz
Önünde eğilirsen kılıç bile dokunmaz
Dik durdukça bir başa devlet kuşu da konmaz


Bu dünyada kaide sallamaktır başını
Eğil, bükül, gerdan kır, her ay al maaşını

Bir güvercin eder mi atmacalarla yarış
Öğrenmedin dünyayı gezdin de karış karış
Gel vazgeç bu sevdadan, haydi kervana karış

Ne derlerse hu deyip hemen salla başını
Gerdan kır belini bük, her ay al maaşını

Artırmaya konmuştur terfiler maliyede
Bu usülle yapılır terfiler saniyede
Söylesen de faydasız vali-yi Âliyede

En iyisi hu deyip hemen salla başını
Uslu dur dilini tut, her ey al maaşını

İrtikapla irtişa sanma ki güç bir iştir
İlmini bilen için ismi alışveriştir
Usulünü öğren de bu nimetten veriştir

Her lokmada hu deyip hemen salla başını
Uslu dur dilini tut, her ey al maaşını

Bir soğan soyulurken yaşarıyor da gözler
Vatandaş soyulurken aldırmıyor öküzler
Hayâdan eser yoktur nafile bütün sözler

Beyhude inat etme hemen salla başını
Dilini tut uslu dur, zıkkımlan maaşını

Namdar Rahmi Karatay

Hiç yorum yok: