01/8/12
Kendini
bizim için ateşlere atan sevgili Tuncay Özkan’a…
Bugün
yeni bir ayın başlangıcı ve ben bu yeni aya ümitlerimi koruyarak (her ne kadar,
geçtiğimiz hafta yapılan son duruşmada 3.Yargı Paketi kapsamında serbest
bırakılmamanız bizi derinden etkilese de…) girmek istiyorum. Çünkü ben de kendi
hayatım ve ülkenin gidişatı ile ilgili moral bozukluğu yaşarken dün beni
inanılmaz mutlu edecek bir olay oldu : Balbaydan bana mektup geldi. Siz,
hücrede mektuplara nasıl seviniyorsanız, biz de sizler gibi büyük adamlardan
mektup alınca aynı duyguyu, coşkuyu yaşıyoruz. Benim için tarifi imkanız bir
mutluluktu, inanın gözlerim doldu, ellerim titredi. Defelarca okudum mektubu…
Balbayın o değerli zamanından bana ayırıp da yazması benim umudumu yeniden
kazanmama sebep oldu.. Umarım sizden de birgün bir cevap alma şansına erişirim:)
Size
bir itirafta bulunayım mı? Balbay’a gayet samimi ve akıcı bir şekilde yazarken
size gelince benim aklım kesintiye uğruyor. Halbuki ikinizi de çok severken
nasıl oluyor da duygularımı ifade etmekte zorlanıyorum, anlayamıyorum. Örneğin,
Balbay’a bugüne kadar 4 mektup yazdım. Size bu ikinci mektubum. Ona sayfaları
kolayca doldurabiliyorum; sizde
kilitleniyorum. Bunu çok düşündüm inanın, sebebi nedir diye… Sanırım
kişilikleriniz nedeniyle. Biraz güldüreyim sizi, sizin o meydanlardaki ellerinizi
kollarınızı sallaya sallaya yaptığınız konuşmalar – meydan okumalar (tabir-i caizse maço tavırlarınız) beni
bilinçaltında inanılmaz korkutmuş:) Sanki size yazarken öğretmenimle sözlüdeymiş gibi diken üstünde oluyorum. Şimdi
bir yerden çıkıp o gür sesinizle “ne yapıyorsun, böyle olur mu?” diye
soracaksınız gibi geliyor. Balbay -tv’den bize yansıdığı kadarıyla- mülayim
birisi olduğu için onunla daha rahat yazıştığıma karar verdim. Siz şimdi
kendinizi kötü hissetmeyin sizden kötüleri de varJ Mesela Soner Yalçın ! (Bu arada oda
arkadaşınız Barış Bey -Terkoğlu mu Pehlivan mı karıştırıyorum ben onları-, çok
çok selamlarımı iletin) Soner Yalçına inanılmaz hayran ve kitaplarının sıkı
takipçisi olduğum halde ona daha bir mektup bile yazamadım. Ondan sizden
çekindiğimden daha daha çok çekiniyorum. Siz benim gözümde lisedeki tatlı sert
öğretmenimseniz, o bana üniversitedeki proflarım kadar uzak:) Ama ne olursa olsun, size
olan çekingenliğimi yeneceğime inanıyorum. Size daha rahat ve daha uzun
mektuplar yazacağımı düşünüyorum. Umarım
birgün Soner’e de yazma cesaretini gösterebilirimJ
Son
olarak web sitenizden sizi ve haberlerinizi takip ediyorum. Balbayın da web
sitesi açıldı ama sonra kapandı. Çöktü mü, çökertildi mi bilmiyorum, bu konuda
tübitak raporlarını bekliyoruz:) Sizin siteniz sapasağlam yoluna devam ettiği için sizi kutluyorum, teşekkür
ediyorum.
Kısmetse
22-24 ağustosta yıllık izine çıkacağım ve İstanbula gelmeyi planlıyorum. Eğer
gelirsem mutlaka ama mutlaka Silivri’ye sizin yanınıza uğramak istiyorum. Bunun
için prosedür nasıl işler araştırıyorum. Ne kadar korksam da sizden, umarım
karşılaşma cesaretini gösterebilirimJ Sizi
çok çok seviyorum Tuncay Ağabeyciğim, nolur kendinize dikkat edin. Umutlarınızı
her daim koruyabilmeniz ve bir an önce dışarı sapasağlam çıkabilmeniz dileğimle…
Mektubuma
bir şiirle son vermek istiyorum. Hicivin en güzel örneklerinden biri ile, biraz
olsun yüzünüzü gülümsetebilmek dileği ile…
Salla Başı Al Maaşını
Ey inleyen zavallı bulmuşsun kırk yaşını
Kazanmak istiyorsan bu hayat savaşını
Yemelisin hakikat denen zehir taşını
Ne derlerse hu deyip hemen salla başını
Gerdan kır belini bük, her ay al maaşını
Tatar ağası gibi öyle dolaşma yaya
El oğluna baksana ne ar kalmış, ne haya
Sen de bulup bir dayı hemen arkanı daya
O ne derse hu deyip hemen salla başını
Gerdan kır belini bük, her ay al maaşını
Kör kadıya şehla de, incitme düztabanı
Düşküne ver nasihat, kodamana arkanı
Zengin ol, sen de aşır her dağdan arabanı
Tekerine taş korlar sallamazsan başını
Dilini tut uslu dur, her ay al maaşını
Bir kalantor görünce yerlere kadar ğil
El pençe ol, divan dur, bu şerefsizlik değil
Uşaklığı meziyet, riyayı fazilet bil
Kim ne derse hu deyip hemen salla başını
Gerdan kır belini bük, her ay al maaşını
Şeflerle iyi geçin, amirle bul arayı
Azıcık sen de öğren dalgayı, dubarayı
Bırakıver kanasın vicdan denen yarayı
Ne derlerse hu deyip hemen salla başını
Gerdan kır belini bük, her ay al maaşını
Köpeklerle boğuşma, tepişme hiç katırla
Hamamda kavga olmaz sütübozuk natırla
Kulağına küpe yap, bu sözümü hatırla
Kim ne derse hu deyip hemen salla başını
Gerdan kır belini bük, her ay al maaşını
Diyorlar ki taç bile baş eğilmezse konmaz
Önünde eğilirsen kılıç bile dokunmaz
Dik durdukça bir başa devlet kuşu da konmaz
Bu dünyada kaide sallamaktır başını
Eğil, bükül, gerdan kır, her ay al maaşını
Bir güvercin eder mi atmacalarla yarış
Öğrenmedin dünyayı gezdin de karış karış
Gel vazgeç bu sevdadan, haydi kervana karış
Ne derlerse hu deyip hemen salla başını
Gerdan kır belini bük, her ay al maaşını
Artırmaya konmuştur terfiler maliyede
Bu usülle yapılır terfiler saniyede
Söylesen de faydasız vali-yi Âliyede
En iyisi hu deyip hemen salla başını
Uslu dur dilini tut, her ey al maaşını
İrtikapla irtişa sanma ki güç bir iştir
İlmini bilen için ismi alışveriştir
Usulünü öğren de bu nimetten veriştir
Her lokmada hu deyip hemen salla başını
Uslu dur dilini tut, her ey al maaşını
Bir soğan soyulurken yaşarıyor da gözler
Vatandaş soyulurken aldırmıyor öküzler
Hayâdan eser yoktur nafile bütün sözler
Beyhude inat etme hemen salla başını
Dilini tut uslu dur, zıkkımlan maaşını
Namdar Rahmi Karatay
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder