Saygıdeğer vekilim ama öncesinde sevgili Balbayım...
Yeni yaşınızı kutlayarak başlamak istiyorum mektubuma. Unuttum zannetmeyin 8 Ağustos'u ancak duruşma ve karar kargaşası içerisinde (bir umut...) tahliye beklediğim için yazmadım. Yazamadım... Dedim ki "son mektup kısmet olmasın inşallah" ama yine yeniden bir mektupla karşınızdayım:)
Ardından sizin Sincan'a nakil isteğinizi okudum gazetelerden ve yeni adresinizin belli olması için bekledim, yazmadım. En nihayetinde eşinizin duyurduğu yeni adresinize kavuştum ve başladım yeni penceremizin inşaasına...(hani siz demiştiniz ya, her mektup hücreme yeni bir pencere inşaa ediyor diye, o hesap işte)
En ayrıntılı veren odatv'den okuduğuma göre sizin gecenin bir yarısı alıp Ankara'ya nakil etmişler. Tuncay Özkan'la hüzünlü bir vedalaşma ve 40 yıllık hatrı olan son Silivri kahvesini içmişsiniz. Yaşadığınız duyguları içimde hissetmeye, beynimde canlandırmaya çalışsam da çok zor, lütfen bunları bize yazın.. 5 sene önce uçakla getirildiğiniz İstanbul'dan, 5 sene sonra normal bir minibüs ile (cezaevi nakil aracı değilmiş duyduğumuz kadarı ile) hangi duygularla ayrıldınız? Aradaki Mustafa Balbay nasıl değişti, neler kattı kendine, giderken en çok neyi düşündünüz... Sadece bu dönüş yolculuğu bile başlı başına bir kitap olmaya değer... Dile kolay 5 sene... Betonlara baka baka eskittiğiniz zamandan sonra gözleriniz yeni yerleri gördü, nefesiniz bambaşka bir havaya karıştı, gülümsemeniz "merhaba angaraaa" dedi... Her gidişin bir dönüşü olacak, bu günlerin de bir çıkışı olacak. Hayat umut etmektir, hayat direnç göstermektir. Tıpkı gazeteniz Cumhuriyetin verdiği doğum günü ilanınızda olduğu gibi "Balbay; "direnmek" demektir." Biliyor musunuz, benim günlük sıkıntılarıma bile umut kaynağısınız. Bazen içinden çıkamadığım dertleri düşünürken şöyle diyorum: Balbay bu kadar aptallığa direniyorsa senin çektiğin ne ki, örnek alıp sen de direneceksin ! İşte böyle sizin meslekte, hiç tanımadığınız bir insanın hayatına model oluyorsunuz, düşüncelerine yön veriyorsunuz, yaşam tarzınızla umudun simgesi oluyorsunuz. Bir de şunu söylemeden geçemeyeceğim; hani siz bana mektupla cevap verdiniz ya, üstüne bir de kitapta benim mektubumu yayımladınız ya, arkadaşlar ve annem gözünde inanılmaz sükse yaptım, bana ölümsüz muamelesi yapıyorlar:) Bana yaşattığınız bu duygular için iyi ki varsınız derim ben, daha ne diyeyim:)
Geçen sene ki doğum günü kutlamamı Ahmet Kaya'nın doğumgünü şarkısı ile yapmıştım hatırlarsınız... Bu seferkini Onur Akın ile yapıyorum... Melekler sizi korusun, yeni yaşınız kutlu olsun....
Bir umuttur yaşamak, bil, seveceksin inadına
Yüreğin kan ağlasa da güleceksin inadına
Zindanlara düşsen bile, binlerce kez ölsen bile doğacaksın inadına...
Hayat budur umutlar çok, ne şüphe duy ne de kork
Öyle teslim olmak da yok, yeneceksin inadına...
İnadına inadına seveceksin inadına
Bir gün sen de konacaksın özgürlüğün kanadına...
Ve okumakta olduğum Hapishane Şiirleri kitabından Ataol Behramoğlu sayfası...
Hapishanede Bir Sabah Türküsü
Maltepe Askeri cezaevinin avlusunda
Sisler içindeki Büyükada`nın karşısında
Oturmuş yazarım bu şiiri
Eylül başlarında bir cumartesi sabahı
Lodos titretiyor ağaçları
Yağmur geceden yıkamış çiçekleri
Gökyüzü mavi,bulutlar beyaz
Ardından baharın geçti koca bir yaz
Hapisteyiz hala ve güzün ilk serinlikleri
Avlunun dört yanı dikenli teller
Tellerin gerisinde nöbetçiler bekler
Kapanır uykusuzluktan gözleri
On gündür çocuk sesi duymadım
Özledim `baba` deyişini kızımın
Özledim beni görünceki sevincini...
Hayatım benim, kırk yıllık hayatım
Seni başarabildiğimce dürüst yaşadım
İçim burada da pırıl pırıl şimdi
Geçer,güzelim, bu günler de geçer
Sökülüp atılır dikenli teller
Koparır halk bir gün zincirlerini
Ataol Behramoğlu
Maltepe Askeri cezaevinin avlusunda
Sisler içindeki Büyükada`nın karşısında
Oturmuş yazarım bu şiiri
Eylül başlarında bir cumartesi sabahı
Lodos titretiyor ağaçları
Yağmur geceden yıkamış çiçekleri
Gökyüzü mavi,bulutlar beyaz
Ardından baharın geçti koca bir yaz
Hapisteyiz hala ve güzün ilk serinlikleri
Avlunun dört yanı dikenli teller
Tellerin gerisinde nöbetçiler bekler
Kapanır uykusuzluktan gözleri
On gündür çocuk sesi duymadım
Özledim `baba` deyişini kızımın
Özledim beni görünceki sevincini...
Hayatım benim, kırk yıllık hayatım
Seni başarabildiğimce dürüst yaşadım
İçim burada da pırıl pırıl şimdi
Geçer,güzelim, bu günler de geçer
Sökülüp atılır dikenli teller
Koparır halk bir gün zincirlerini
Ataol Behramoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder