Hakkımda

Uzun yıllardır yalnız birinin hikayeleridir bunlar. Kendinizden birşeyler bulmanızı dilerim.

17 Aralık 2013 Salı

Kasım'da Aşk Başka mıdır?

İlk görüşte "yakışıklıymış" dediğim bir yüz.. Yüzün en belirgin yanı solcular gibi uzun, simsiyah bıyıklar... Kendimle ilgili en ufak bir beklenti olmadan nasılsa "yalnız değildir" yorumum ve ardından ait olduğumu düşündüğüm gruba geri dönüşüm... Onlarla yaşadığım zekadan yoksun ama komik anlar... Mantar toplarken geride kalışım, bizim grupta olmamasına rağmen grupların birleşmesi ve ardarda yürürken birkaç cümle edişimiz ve o cümlelerin bitmeyip sayfaları doldurması...Tanrı'nın adım adım beni ona yaklaştırışı... Tarih 24 Kasım..

O gün hemen telefonumu alması, planlar yapması, mide bulantım için ilaç bulması, bana bugüne kadar edilen en güzel iltifat: uzun zamandır bu kadar zeki bir kadın görmedim demesi. Güzellikten önce zekaya önem vermesi... Ardından mesajlar - mesajlar ve 27 Kasım'da ilk yemek...Bana öylece bakakalması... 4 Aralıkta ikinci yemeğimiz ve ardından sayısını hatırlayamayacağım buluşmalarımız...

Daha fazlasını düşünmeyecek kadar "bana öyle geliyordur"u kabullenmişken, ilgisini hep bir üst seviyeye taşımak için çırpınan bir yürek var şimdi yanımda. Yemek yapan, kitap okuyan, herşeyi bilen, son derece zeki bir erkek... İki kusuru var; espri yapmıyor, şakayı sevmiyor ayrıca da çok çalışıyor. Hatta çok çalışması nedeniyle yaptığımız planları bile uygulayamayıp iptal etmek zorunda kalıyoruz. Aslında çok sinirleniyorum bu duruma ama biliyorum ki elinde olan bir şey değil. O nedenle canını sıkmamak için susuyorum. Sabrediyorum, bu zor günlerin de sonu bir mutluluğa varacaktır diyorum. 

Bana kendimi uzun yıllardan sonra küçük bir çocuk gibi hissettiren bir erkek o...Üşüdüğüm anlarda atkısını bana bağlaması, yüzümü ellerinin arasına alıp sevmesi, elimi tutmak için bahaneler yaratışı, bana sarılması ve en önemlisi hesabı hiçbir zaman bana ödettirmeyecek kadar "ağa" oluşu... 

Aramızda sevgili olduğumuza dair bir konuşma geçmedi ama ben bu kadar olmasa da benzer durumları yaşayıp bağladığım ümitlerin "sana öyle gelmiş" sıyrılmalarıyla yıkılışına alışkın olduğumdan eski yaralarımın sızlamasıyla temkinli davranıyorum. Bana özel değil bunlar hep bana öyle geliyor, bir gün gidecek ve bu güzel anlar bitecek diye bakıyorum. Sanırım bundan dolayı da ruhsuz davranıyorum. Çünkü aşk yok sadece bir boşluk var.. Adının tam olarak ne olduğunu bilmediğim; sevgiye mi, sevi'ye mi, yoksa mantığa mı evrileceğini bilmediğim bir boşluk. Bu boşluk aynı zamanda uyku da kaçırıyor ve ben ne zaman uyuyamamaya başlasam aşık oluyorum.. Bu sefer ki "başka" mı bilmiyorum... 



Hiç yorum yok: