Hakkımda

Uzun yıllardır yalnız birinin hikayeleridir bunlar. Kendinizden birşeyler bulmanızı dilerim.

27 Nisan 2013 Cumartesi

Kaybetmenin Farkındalığı -Baz-

Can Kaptan'dan sonra bir psiko ile argoya maruz kalmamın ardından "bu sefer buldum" dedim. Yaşı yaşıma, diploması diplomama, işi işime, tipi tipime... Herşeyiyle bana uygun olduğunu düşündüğüm Baz ışık yılı geldi. İsim biraz garipti ama olsun kadı kızında da bu kadar kusur olurdu. Psikonun vermiş olduğu korkunun ardından bu çocuğa inanılmaz kuşkulu yaklaştım. Sebebi ise işyerimi her an çıkarabilecek kadar bizimle bağlantılı çalışmışlığındandı.. 1 hafta yazışma ve çok sıcak giden mesajlaşmanın ardından bir kez telde konuştuk. O sırada sorduğu birtakım soruları geçiştirmeye çalıştım çünkü hala içimde psikoya dair kuşkular vardı ve üstelik bana gelen sorular etiketi belirlemeye yönelik sorulardı. Baban ne iş yapıyor, nerde yaşıyorsun vs..
Telde konuşmanın ardından sanki arada ufak ufak buz dağları belirmeye başlamıştı. Sanki...
Ardından kesilen mesajlar ve en nihayetinde gelip çatan buluşma günü... Benim ailemin sürprizi ve onun arabasının bozulması ile zaten gerilen bünyem daha da gerildi ve aslında fena sayılmayacak diyebileceğimiz buluşmayı yaklaşık bir saat gibi bir zamanda noktaladık. 
İlk izlenim pek olumlu değildi, elektrik alamadım bazdan.. Bir daha da aramaz diye düşünürken baktım geceye doğru eve varıp varmadığıma dair msj... Neden mutlu olduğumu bilmiyorum ama bu msjla "sanırım o benden etkilendi" diye düşündüm ve ben de "neden olmasın" dedim... sonuçta o kadar aksiliğe karşın geldi, hesabı bana ödettirmedi, aradı- sordu. Varsın ben sohbetini ve gülüşünü beğenmeyeyim, zamanla alışırım...

Ardından geçen 1 haftada ne bir msj ne başka bir arama... Benim çabalarımla başlayan ve bir müddet sonra kesilen msj yığınları bir de PP'de aktif halde görmemle sonuçlanınca bu işin olmayacağına kanaat getirdim. Benden etkilenmiş olsa benimle ilgilenir niye aktif olsun ki? 

Sonuç yine hayalkırıklığı, yine abazalık.. Ne yapacağımı bilmiyorum ben bu karşı cinsle... Sanırım ne kadar ümit etsem de boşuna... Tanrının bana bununla ilgili vermek istediği bir ders var. Yalnızsın, yalnız öleceksin.... Ne kadar çok çabalasam da birini hayatıma almaya, olmayınca olmuyor...Çevremde, sokakta sevgilisi olan herkese uzaylı gibi bakıyorum. Benim hatam nerde ki ben bu koca dünyada herkesin becerdiğini beceremedim diyorum... Anneme, yengeme, halama, teyzeme gıpta ile bakıyorum. Onlar nasıl bir erkeği kendilerine bağlamışlar da ben bunca teknolojiye ve özgürlüğe rağmen bulamıyorum diyorum. Başa sarıyor, başa sarıyorum... Ama plak bozuk, neden her seferinde şarkının güzelce çalmasını bekliyorum??

Olmuyor ne yapsan gözüm
Terk etmiyor bizi hüzün
Bir macera yaşamak dediğin
Küçük zamanlar harmanı sevildiğin üzüldün
Hatırlamaktan ibaret hatıralar nihayet 
Tesellisi çok zor sözün
Ne gemiler yaktım ne gemiler yaktım
O kadar yandı ki canım sonunda karşıdan baktım
Ne göreyim kendime yıldızlardan daha uzaktım
Kendini seçemiyorsun
Bırakıp kaçamıyorsun
Yazmadığın bir hikayede
Uzun ya da kısa vadede
Az biraz keşfediyorsun
"Öteki" olabilmeyi, geride durabilmeyi öğreniyorsun...




9 Nisan 2013 Salı

Can Kaptan

Buluşma gününü o seçti...
Yarım saat geç kaldım, maç var dedi...
Bunları önceden düşünemeyecek kadar basiretsiz 
Ve hoşçakal'ı anlayamayacak kadar öküz idi:)
Merhaba demeden güle güle dedim,
Seni acaba ben niye seçtim?

Hayalet

Allahım en üfürüğü keskin hocalara da gitsem, psikologlarla bilinçaltıma da insem, dünyanın en şuh kadını da olsam ya da -çevir tersini- evden dışarı çıkmayıp kendimi de kilitler altına kapatsam sonuç değişmiyor. Sonucun değişeceği yok ! 
Ben bir hayaletim...
Etrafımdaki hiç kimse beni görmüyor, beni fark etmiyor, gelip geçiyor...
Ne kadar bağırırsam bağırayım sesim çıkmıyor...
Ne kadar süslenirsem süsleneyim benliğim fark edilmiyor...
Ne kadar uğraşırsam uğraşayım, talihim tersine çevrilmiyor...
Bugüne kadar dünyada benim sadece ve sadece "bir tek" kabul edenim oldu...
Onu da ben kaçırdım...
10 sene önce...
Sanki 10 sene öncesinde kaldım, beni ilk farkedende...
O günden bugüne gelen sadece içimden - yanımdan geçilen ama asla ve asla fark edilmeyen hayalet..
Ne kadar tersini hayal etsem de, hayalet....

7 Nisan 2013 Pazar

Panjur Fatihi

                                                                                                                                                 07/4/2013

Bir çılgınlık yaptım, asla yapmam denen şeyi...

Yalnızlıktan bunaldığım bir esnada reklamını o anda gördüğüm netteki evlilik sitelerinden birine üye oldum. Deli gibi gelen mesajların biri diğerlerinden çok farklı idi... Oturdum saatlerce yazıştım.. Arada diğerlerine de cevap verdim tabii ama bu, olabilitesi en yüksek olandı. O anda beni görüşmeye davet etti dışarda, evlerimiz de yakın olduğu için... Gitmedim gecenin bir yarısı diyerek. Ardından mesajlaşmalar ve Ankaralıdaki durumu bir daha yaşamamak istemenin verdiği hırs ile görüşme teklifini ben ettim. İlk önce gelemem, hastayım dedi.. Sonra gelmek için benim evimde buluşmayı önerdi... İstemeye istemeye kabul ettim, zira redlerim işe yaramadı. Dedim ki ölürsem de ölürüm yani, ne yapalım?

Geldi, benden etkilendi belli. Bense hayır... Çocuk gibi geldi, toy gibi geldi, aradığım bu değil gibi geldi... Her neyse işte... 2.5 saat sonrasında gönderdim... Gitmek istemediği her halinden belliydi... Açık konuşmak istiyorum deyip bana hoşlandığını söyleyecekti ama izin vermedim. sonunda kırılarak da olsa gitti... Bir daha görüşür müyüz bilmiyorum ama arkadaşlık olarak muhabbetinden zevk aldığım birisi... Sevgili olarak ise hayır, belki de hazır değilim...

Kısmet...
Bir daha tanımadığım bir insanı eve alır mıyım? Cesaret...

4 Nisan 2013 Perşembe

Rest - Gördüm - Kare as

                                                                                                                                                      02/4/13

Fıtı fıtı fıtı konuşuyorum bazen ya, hep bu dilimden geliyor başıma ne gelirse...
Arkada dinci K ve seninle sohbet ederken konu dosyaların taşınmasına geldi ve senden yardım istedim. Kaytarmak dururken bana yardım etmeyi istemediğin için geçiştiriyordun. Oyun tıkandı, ya kabul edecektim ya da kabul ettirecektim, "rest" dedim ve sordum : 
"Beni mi tercih edersin yoksa K'yı mı?"
Cevabın full as oldu ve K'yı tercih ettin. Bunun şokunu yaşarken de K, onu daha önce reddetmiş olmamın intikamını almak için kapak oldu diye işaret de yaptı...
O an bir sana bir ona baktım... 
Her türlü muhabbetinize ayak uydururken benim nasıl da bir kadın olduğumu ve bazı şeylerden alınabileceğime akıl bile erdiremiyordun ve küstüm !
Barışacaktım tabii ama biraz sürünmen lazımdı... İnlemen gerekiyordu..İnlettim !
Arkamdan koşarken ismimi haykırman, "bekler misiniz?", "bakar mısınız, benim suçum yok" diye olur olmaz yerlerde karşımda bitip açıklama yapmaya çalışman ve seni o kadar insanın arasında reddetmem... İntikamın en güzel anıydı:)
Daha da süründürürdüm seni ama bakma ki hasta oldun...
Allahımın sopası yoktu ve haksızlığa uğradığımda çat diye indiriyordu sana:)
Geçmiş olsun diye aradım, suçunu kabul ettin hemen koşa koşa yanıma geldin.
Allahtan gelen mesajı anlamıştın ama yine de bir daha yapma diye sana şu yazılı notu verdim.
İntikamımı aldım. Durum 1-1. Şampiyon belli ikinci kim?

Ayrıca Demet Akalın giderli şarkısını da sana armağan ettim : 

Ardına bakmadan çekip giden birisi var
Bilir ki bu gidişin yarın U dönüşü var
O şimdi Kaf dağında, kendinden çok emin
Kaderin her zaman son bir gülüşü var...


Ve bugün benden izin alarak maç görüntülerini izledin...






3 Nisan 2013 Çarşamba

Unutulmayana Alışmak

                                                                                                                                                       03/4/13

Babam beş sene önce bugün öldü,
Bense beş senedir her gün ölüyorum...

Alışılıyormuş da bu acıya
Ama unutulmuyormuş asla...

Her yüzde, her seste "baba"
Göz yaş içindeyken kalp sızlamada...


Kalp Grevi

                                                                                                                                                      02/4/13
Bitmesini istediğim bir gün...
İçinde hem baharın coşkusu hem de ölümün soğukluğu....
Sabah sabah tadilat içindeki toz yığınına girdiğimde anlamsız bir anlatamamanın içinde kendini bulma...
It müdürü problemler yığını olarak seni tanımladığında-üstelik onca insan arasında- birbirini anlamayan iki insan arasındaki en uzak mesafeyi düşünme... 
Eyleme geçirilmiş cehalet karşısında ne kadar aciz olduğumu görme ve susma... İnsanlık gururunu bırakıp susma....
Ardından gözyaşları içerisinde edilen kahvaltı...
Senden kimselerin olmadığı bir yerde halini anlatıp özür dilemesi... 
Ne anlamı var ki?
Ruhunu ferahlatmak için "barıştık değil mi?" diye teyit alması... 
Daha fazla uzatmamak için korkumdan" barıştık, önemli değil" demem... Belki de hayatımda ilk kez bir insan kılığına karşı sadece ve sadece bıkmışlığımdan ve neler yapabileceğine olan korkumdan dolayı kelimelerimin tükendiği, gücümün bittiği, gözyaşlarımın eridiği an...
Ben ki kolay kolay korkmam !
Dilimde "affettim" desem ruhu rahata erer mi? 

Ya da aslında tek sorun benim, dediği gibi... Yargıladım kendimi tüm iyi niyetlerim için... Ben ki eğer kaybolursam ortalıklardan -bu dünyadan- biterdi tüm bu sürüp giden isyan.... Kalbimi sevdim sonra, teşekkür ettim 31 senedir problemsiz çalışan bir alet olduğu için ve rica ettim nolur yorulsan sen de ruhum gibi ve bugün aniden bir krizle gelsen bana, seve seve kabul ederim bu grevi oysa... 

Ölümümü düşündüm sonra... Ne kadar mutlu olacağımı ve bitmek bilmez haksızlığın sonuna nasıl geleceğimi, mutlu oldum oyunun sonunda.. Erkenden kalktığım bu oyunda, aslında yaşadıklarım fazla bile bana... Tekrar soruyorum yüreğime, yorulmadın mı sen sebepsiz yere atmaktan diye... Nolur çarçabuk hatta şimdi duruversen ya keşke...