Hakkımda

Uzun yıllardır yalnız birinin hikayeleridir bunlar. Kendinizden birşeyler bulmanızı dilerim.

18 Mart 2013 Pazartesi

Be my shelter when the angels disappear


                                                                                                                                                 18/3/2013
Bugün mucize gibi bir şey oldu… 

Derin derin kararsızlıklar içerisindeyken, duygularım ve aklım arasında halat çekmece oyunu oynanırken, “aşkın açamadığı kapı – kanatlanıp uçamadığı yer mi var, kalbimi seve seve sana veririm  bir kere de senin için ölsün yar” derken ve işin ucu hep gelip dayanıp “vicdan” noktasında düğümlenirken… Kafamdaki sorulardan kurtulmak için biraz gazete karıştırayım dedim ve Vatan gazetesinden Reha Muhtar’ı okumaya başladım.  Bazen bazı yerleri atlarım okurken bana hitap etmediğini düşünürüm. Oysa bu yazı tam bana göre idi zira dün akşamdan beri kafamı kurcalayan Baba 2 filminde geçen Küba – Havana’daki isyancılar sahnesi ve Al Pacino’nun o andaki Küba devlet yetkilisine “askeriniz bunlar için para alıyor ama isyancılar para karşılığı olmadan bunu yapıyorlar, demek istediğim kazanabilirler o kadar güvenmeyin” sözü bana Che’nin biyografisinde okumuş olduğum ama o anda hatırlayamadığım Küba’da sosyalist devletin kurulma tarihini çağrıştırdı. “Yıl kaçtı acaba?” diye hafızamı zorlarken uykuya yenik düşmüşüm. Ertesi gün içerisinde bir türlü nete bağlanacak gücüm olmamıştı. İşte yazıyı okurken “cuk oturdu” dedim çünkü yazı Che’nin sözleriyle ilgiliydi. Merakla okumaya başladım. Sonuç aşağıdadır. Çok teşekkür ederim Tanrım bana bu mesajları gönderdiğin ve beni anlayıp sorularıma çözüm üretip doğru yolu bir kez daha gösterdiğin için.. Gerçekten çok teşekkür ederim. N’olur yanımda olduğunu bana daha sık hatırlat…


Ne kadar farklı olursa olsun; sana ait olmayana tenezzül etme... Ve ne kadar basit olursa olsun senin olandan asla vazgeçme...

Arkamdan konuşmaya devam et... Çünkü karşıma çıkacak kadar büyük değilsin...

Ayakkabılarımın altı delikti; ama üstü her zaman boyalıydı...

Belki hiçbir şey yolunda gitmedi; ama hiçbir şey de beni yolumdan etmedi!..

Hayatta öyle seçimler yap ki; kazandığın şeyler, kaybettiklerine değsin...

Hayatta daima gerçekleri savun!.. Takdir eden olmasa bile, vicdanına hesap vermekten kurtulursun...

Bir şeyi yapmak için, onu çok sevmelisiniz... Bir şeyi sevmek için, ona delicesine inanmalısınız...

Kaybettiğin tek savaş, uğrunda savaşmaktan vazgeçtiğindir...

Ben Ernesto’ydum sadece Ernesto, siz de sadece bir şey olarak var olursunuz...

Che olmayı kendim istedim, siz de inanırsanız olursunuz, eğer inanırsanız.

“Dik dur ve gülümse... Bırak neden gülümsediğini merak etsinler...

Bir yalan, hangi amaç için söylenmiş olursa olsun, her zaman, en kötü gerçekten daha kötüdür...

Savaşan, kaybedebilir... Savaşmayan, çoktan kaybetmiştir...

En önemlisi, dünyanın neresinde olursa olsun her haksızlığı kendinize karşı yapılmış gibi hissetme kabiliyetinizi koruyabilmenizdir...

Düşmanın yoksa, hayatta hiç başarılı olamadın demektir...

İyilik yapmaya devam et, karşındaki o iyiliğe layık olmasa bile, sen o iyiliğe layıksın...”

17 Mart 2013 Pazar

G Noktası - O An Dudakların Sızlasın -


                                                                                                                                                                          16/3/2013

Yüzümde güller açıyor…
Gelip geçene yol veriyorum, yetişme kaygım yok bir yerlere….
Şarkıları son ses açıp dünyadaki herşeyi pespembe görüyorum…
Her sorun çözülebilir, her şey halledilebilir, sorun da neymiş…
Bu kadar küçük bir dokunuş bile mutlu ederse beni, büyüklerinde dağılmaktan korkuyorum…
Dağılırsam dağılayım diyorum bir yandan, var  mı aşktan öte….
Dağılma diyorum öte yandan herşey pamuk ipliğine bağlı hayatta, vicdanına veremeyeceğin hiçbir hesap olmasın…
Bunları düşünüyorum ama zaten yaşarken bunlar aklına bile gelmeyecek kadar hızlı olmuyor mu?
Bir cumartesi öğleden sonrası beraber çıkışımız, forumda sana alışveriş yapışımız, görevlilerin beni eşin zannetmesi, kabinde üstünü değiştirirken beni içeriye çekmen, insanların bakışları arasında zar zor seni kendimden uzaklaştırmam, sonra salep içişimiz, ardından benim kullandığım arabada vites değiştirirken ellerime dokunman, bütün bunları romantik değil şakayla karışık yapman, vitesi yanlış yere takıp arabayı zorlamam, en sonunda benzincide veda edip ayrılmamız, benim seni öpmeden göndermek istememem, yanaklarından öperken beni içine çekip “böyle öpülür” diye göstermen… Utancımdan arkama bile bakmadan arabayı gazlamam…

bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karın
toprak, güneş ve ben...
bahtiyarım...